Pop uyuşturuyor
İLİŞKİLİ HABERLER
Giderek artan uyuşturucu bağımlılığını kapak yapan Newsweek dergisinde uzmanlar, `Gençliği pop uyuşturuyor` görüşünde birleşiyorlar. Haberde, Avrupa`da Pop müziğinin bütün ünlülerinin uyuşturucu kullandığı, gençliğe bu şekilde örnek teşkil ettikleri vurgulanıyor, John Travolta`dan Jimmy Chamberlain`e, David Gahan`dan benzerlerine, hemen hepsinin gençliği olumsuz etkiledikleri anlatılıyor... Londra Maudsley Hastanesi`nden Dr. Raj Pesaud`a göre müzik zevkimiz, beyindeki hücrelerden ileri geliyor. Bu yönde yapılan deney ve gözlemlere göre, pop müzik beyni tembelleştiriyor. Beyindeki gri hücreler, insanın algılama, düşünme, hatırlama faaliyetlerini düzenliyor. Klasik müzik sevmek için güçlü bir zihinsel faaliyet gösteren beyindeki gri hücrelere ihtiyaç duyuluyor. Pop müzik için bu çabaya gerek duyulmaz. Beyindeki gri hücreler azaldıkça pop`tan hoşlanma artıyor. `Eğlence İşkencesi` başlıklı bir yazısında bir okur şöyle diyordu: `Gecenin yarısı çoktan geçmiş, kulaklarımızı sağır eden müzik bağırtıları hoparlörden taşıyor... Kentin her yanı bu müzikle inliyor. Düğün yapan, gece kulübü işleten, pop denilen ultra gürültüyü tercih ediyor!..` Yıllardır müzikle insan beyni arasındaki ilişkiyi çözmeye çalışan uzmanlar, müziğe duyarlı olanların, daha iyi iletişim kurabildiklerini, çünkü müziğin beyni güçlendirdiğini belirtiyor. Müziğin tedavi edici özelliği var. Yıllardır müzik ve terapi konusunda çalışmalar yapan Doç. Dr. R. Oruç, klasik müziğin makamlarının hastaları iyileştirici özelliğine dikkat çekiyor, her makamın farklı hastalıklara iyi geldiğini ifade ediyordu. Oruç, bu tezini tarihi kaynaklarla destekliyordu. İnsanın ruhu müziği seviyor ve bu durumda `Müzik ruhun gıdasıdır` tezi havada kalmıyor. (Bilim Teknik: 11 Mart: 96) Müzik ve gürültü Hayatımızı cehenneme çeviren `ses kirliliği`nin, bedenimizde zarar vermediği organ yok gibi ve bütün uzmanların ittifaklarıyla en başta sinir sistemlerini alt üst ediyor. Marmara Ü. Türkiyat Araştırmaları sonucu, ses şiddeti 70 desibelden fazla olan müziklerin, beyinde tahribata yol açtığı, 130 ile 140 desibel civarında olan müzik türünün ise kalp hastalıklarına neden olduğu ortaya çıkıyor. `Rock müziğinin babaannesi diye nitelendirilen Tina Turner`in sesinden kuşlar nefret ediyor` başlıklı bir haberde, havaalanında uçaklara zarar veren kuşları kaçırmak için Turner`in hoparlörden duyulan sesinin yettiği anlatılıyordu. Ayrıca, Turner`in konserlerine gidenlerde işitme kaybının yüksek olduğu da kaydediliyordu. Fransız bilim adamları yaptıkları araştırmalarda, pop müziğinin, kulağa fazla zararlı olduğunu, rock konserlerine gidenlerde işitme kaybının yüksek olduğunu saptıyor. 96`larda, giderek artan uyuşturucu bağımlılığını kapak yapan Newsweek dergisinde uzmanlar, `Gençliği pop uyuşturuyor` görüşünde birleşiyorlardı. Haberde, Avrupa`da Pop müziğinin bütün ünlülerinin uyuşturucu kullandığı, gençliğe bu şekilde örnek teşkil ettikleri vurgulanıyor, John Travolta`dan Jimmy Chamberlain`e, David Gahan`dan benzerlerine, hemen hepsinin gençliği olumsuz etkiledikleri anlatılıyordu. Lizbon`daki Uyuşturucu Bağımlıları Kontrol Merkezi raporunu da ele alan bir araştırmacı, bu tarzın, alabildiğine modalaştığını, yozlaşan bu yaşamların gençleri sorumsuz, tatminsiz ve mutsuz bir hayata ittiğini ifade ediyordu.. Sayın Attila İlhan`ın da dediği gibi, Batı`nın artığına meraklıyız. Baba parasıyla şımaran gençlik, peş peşe boşalttığı kadehlerle Laila barlarında `istikbal` arıyor. Yapılan her gençlik araştırmalarının ardından `gençler okumuyor` sonuçlarının çıkması elbette bir tesadüf değildir. Cep telefonları, yüklü miktarda cep harçlıkları ve sorumsuzluğun ardından bozulan gençlik yanında, kendi mücadelesiyle okuyabilen, araştıran; gençlerimiz sıkıntı içinde... eğitim almaya çalışıyor. Bir genç kızın anlattıklarını sizlerle paylaşmak istiyorum. İnanılmaz öykü. Ankara`da, kapısında ,`İçerideki yüksek ses kulak sağlığına zararlıdır` levhası asılı bir barda sabahlara kadar tepinirdik... Tabeladaki, `Bu müzik kulağı sağır eder` uyarısına rağmen her gece gider dinlerdik... Sanırım benim kulaklarım bu yüzden sağır oldu. Bangır bangır müzik eşliğinde o kadar kendimizden geçerdik ki, tahtaya tırnaklarımızı geçirirdik. Bu müzikte, yani rock ve metalicada; önemli olan gitardır. Gitarı bağırtarak çalar rock star, sonra da parçalayıp atar onu. Solistler en `vahşi müzik` eşliğinde söyler şarkılarını. Bu müzik bizim kanımızı kaynatıyor, içimizdeki bütün vahşiliği sergiliyoruz. Oradaki yüz şeklimizi görseniz aklınız durur... Sanki birilerini öldürüp parçalayacakmışız gibi yüz ifademiz.. Böyle hissediyoruz kendimizi... Kim kafasını daha iyi; kopacak derecede kuvvetli sallarsa o daha çok alkışlanıyor. Birbirimizin omuzuna özellikle çarparak, tekme tokat atarak, masaların altından sürünerek dans ediyoruz. Davula vurup kafasını kıranlar var. Şunu anladım ki, bu müzik sonunda hepimizi vurdumduymaz ve ahlaksız yapıyor. Bu müziği kullananların çoğunun son derece ahlaksız kelimeleri var. Eşlerini ve arkadaşlarını devamlı dövmekteler...Bir bilseniz bu genç kız kimin kızı ve bir bilseniz burada yazamayacağım daha ne korkunç gerçeklerin altını çizdi... Müzik ve ahlak ilişkisi Popta 97`lerin yeni yüzlerinden.... Akın, `Genç kızların benim için kendilerini parçalamalarını istiyorum.` diyordu. (Milliyet) Bilimi ve realiteyi arkaya atıp, her gün yerden mantar biter gibi türeyen `popstarlar`la ilgili bir şey söylememi mi istiyorsunuz? İşte size ibretlik minik bir öykü. Aynen şöyle diyordu ünlü bir köşe yazarı: `Ahmet San`ın tuttuğu 20 genç kız var. Bunlar, her konserde şarkıcıya tezahürat yapar; bağırır, ağlar, üstlerini başlarını yırtar; şarkıcının üzerine atlar. Sonra da paralarını alıp evlerine giderler. Konseri izleyen diğer izleyiciler de gaza gelip coşarlar.` Bu yazıyı okuduğumda, çok kötü şarkı söyleyen ve müziğinin türünün tam olarak ne olduğu belli olmayan şarkıcıların niye bu kadar kabul gördüklerini, bir Erol Büyükburç, bir Erkin Koray, bir Edip Akbayram ve bir Sezen Aksu kalitesindeki popçuların neden artık yetişmediğini, Muazzez Abacı`lar, Umut Akyürek`ler, Mustafa Sağyaşar`lar düzeyindeki sanatçılarımızın niye değer bulmadıklarını da, net olarak anlamış oldum. Sanırım 98`lerdeydi. Alem Dergisi, Türkiye`nin özgün müzik sanatçılarından sevgili Leman Sam`la bir söyleşi gerçekleştirmişti. Şöyle diyordu: `Türkiye`yi terk etmek istemezdim, ama buna mecbur kaldım; çünkü her gün sanat adına saçma sapan ucubelerin müziğini duymak istemiyorum.` Türk musikimizin dev ismi Münir Nurettin Selçuk`un oğlu Timur Selçuk, `Ahlak olmadan müzik olmaz. Ahlaklı müzik çıtayı yükseltmek demektir.` diyerek müzikle ahlak arasında olması gereken bağı kuruyordu (Kanal 7, Tanıklar.) `Bir ulusun gençleri; ancak yetişkinler bozulduğu zaman bozulur.` demiş Montesguieu. Avrupa gençliği Madonna için intihar ediyor. Buradakiler de, hangi şarkıcıyı dinlese onun için üstlerini başlarını yırtarcasına bağırıyor. Bu acı faktörün üzerinde özellikle ve titizlikle durulması gerektiğini düşünüyorum. Yüksek boyutta işsizlik problemi yaşayan gençlere iş beğendiremediklerini ileri süren araştırmacılar yanında, onları barlarda, kafelerde Cengiz Aytmatov ve Sezai Karakoç okurken gören, yine kendisi de genç bir yazar Ertuğrul Fındık şöyle diyordu: `Gidin barlara, kafelere. Düşünce Günlüğü`nün satırlarına gömülmüş, Cemile`yi okuyan, Tolstoy`u, İsmet Özel`i okuyan onlarca Amerikan tıraşlı–sarhoş hippi göreceksiniz.` Konumuza dönersek. Müziğin, çağdaş dünyanın uyuşturucusu olarak gençleri bazı suçlara ittiği tartışmaları, Müslüm Gürses gibi şarkıcıları dinleyen varoşun dertli gençlerine bir faydası oluyor mu bilmiyorum. Bildiğim tek şey, onların kendilerini hala jiletliyor olmaları. Söylenecek çok şey var ama biz bir realite ile bitirelim. Dinlediğim ve beğendiğim pek çok pop türü olmasına rağmen, en iyisi klasiktir diyorum. İnsan ruhu müziği seviyor ve bu durumda `Müzik ruhun gıdasıdır` tezi havada kalmıyor.